Bir tasarımcının ilham kaynağı, bir tren rayında yürürken gördüğü iki paralel çizgi oldu. “Hayat,” dedi kendi kendine, “bazen birbirine dokunmadan ama aynı yöne ilerleyen iki ruh gibidir.” Bu düşünceden yola çıkarak, iki ayrı çizgiden oluşan ama aynı formda birleşen bir yüzük tasarladı.
Üst sıradaki pırıltılar, birlikte atılan adımların parlak anlarını temsil ederken; alttaki büyük taşlar, hayatın belirleyici duraklarını simgeliyordu: aşk, kayıp, umut, yeniden doğuş ve bağlılık.
Bu yüzük, iki yaşamın aynı yolu seçip sonsuzluğa birlikte yürüdüğünü simgeleyen bir hatırlatma oldu.
Takana yalnızca şıklık değil, anlam da taşır: “Seninle aynı yöndeyim.”