Bir kadının hayatında beş kişi vardı, onu gerçekten gören.
Annesi… Onu ilk tanıyan.
Kız kardeşi… Onu her haliyle kabul eden.
En yakın arkadaşı… Sessizliğini anlayan.
Çocuğu… Onun gözünde hep güçlü kalan.
Ve… O.
Bu yüzük, o beş gözün temsiliydi.
Her bir taş, bir bakışı; her parıltı, bir hatırlatmayı taşıyordu.
Kadın yüzüğü ilk taktığında kimseye açıklama yapmadı.
Ama bir gün biri sordu:
— “Neden beş taş?”
Cevabı kısa ama etkiliydi:
“Çünkü beş ayrı göz, aynı kalbi sevdi.”
Bu yüzük, dışarıdan sadece zarif bir takı gibi görünüyordu.
Ama onun için her taş, bir hayat bağıydı.
Ve bu yüzük, o bağları hiç unutmamak için sessizce parlıyordu.