O gece, uzun zamandır hazırlanılan bir veda yemeğiydi.
Kırık sandalyeli eski yazlıkta değil, şehirdeki o gösterişli salonda yapılacaktı.
Masalar düzenli, müzik hafifti… ama gözlerde bir telaş vardı. Çünkü bazı veda cümleleri, söylenmeden kalacaktı.
Genç kadın, aynaya son bir kez baktı. O kolyeyi annesi yıllar önce, hiçbir açıklama yapmadan vermişti.
Sadece demişti ki:
“Onu bir gün takman gerekebilir. Ne zaman olduğunu sen anlayacaksın.”
Ve o anlamıştı.
Kolyeyi boynuna takarken, ışık taşlardan parça parça yansıdı — sanki her bir taş, geçmişten bir anıyı geri çağırıyordu.
O akşam ne bağırış oldu, ne gözyaşı.
Sadece bir bakış. Ve kolyenin o an parlayan son halkası.
Geride ne kaldıysa, parıltısına karıştı…
Ertesi sabah kimse o kolyeyi bir daha görmedi.
Ama boynunda taşıdığı o gecenin hikayesi, hep anlatıldı.
İLETİŞİME GEÇİN